Sosyal medya, 2010'lardan itibaren hepimizi yoğun bir şekilde içine çeken çok cazip bir uygulama türü. Burada gerek fikirlerinizi başkaları ile paylaşıp zenginleşiyorsunuz, hiç duymadığınız ya da duyamayacağınız haber / konuları okuyabiliyor, haberdar olabiliyorsunuz, gerekse ilkokul öğretmeninize, liseden beri görmediğiniz sınıf arkadaşınıza, izini kaybettiğiniz akrabalarınıza ulaşabiliyorsunuz. Üstüne üstlük para bile ödemiyorsunuz. Adeta "Alaaddin'in sihirli lambası".
Ama her bedava şey gibi, bunun da bir arka planı var. Bu arka planı bize çok sayıda akademisyen ya da aktivist yıllardır göstermeye uğraşıyor. Hatta bunu olayların içinden birileri de yıllar önceden beri ikaz edip duruyor [1]. Bu sadece reklamcılara veri vermekle ilgili değil.
Çoğumuz bu ikazları duymazdan geldiği gibi, "amannn reklamcılara bilgimizi veriyorlar işte, ne olacak ki, o da veriyor, bu da veriyor" türü bir saçmalığı birbirinden duyup çoğaltıyor.
WhatsApp olayında da ikaz ettiğimiz şey buydu ama yine birçoğu "reklamcılara bilgi" deyip geldi, geçti. Tembellik, alışkanlık ya da yeni bir şeye geçmenin zorluğu ile aynen WhatsApp kullanmaya devam ediyorlar. WhatsApp da bu rahatlıkla, "Vazgeçmedik, mayıs ayında verilerinizi Facebook'a aktaracağız" diyor.
Gelin bu ikazların ve korkuların arka planına dair çok yeni bir araştırmaya bakalım.
Kendisini "Dünyanın en güçlü kurumlarının toplumu yeniden şekillendirmek için teknolojiyi nasıl kullandığını araştıran kâr amacı gütmeyen bir haber odası" olarak tanımlayan Markup, gecikmeli de olsa, sosyal medyaya karşı yükselen inisiyatiflerden birisi. 16 Ekim 2020'de New York merkezli olarak kurulan ekibin yaptıkları çalışmaları dipnottaki linkten izleyebilirsiniz. Mesela bir tanesi "Facebook üzerinde Covid-19 hakkındaki resmi bilgiler siyah kişilere daha az gösteriliyor" başlığını taşıyor[2].
11 Mart 2021'de duyurdukları "Bölünmüş Ekranlar" isimli projelerini "Auditing the Algorithms of Disinformation" yani "Dezenformasyon algoritmasını denetliyoruz" başlığı ile sunuyorlar ve dezenformasyonun sosyal medya platformlarında zaman içinde nasıl dolaştığını ölçmek için çalıştıklarını kaydediyorlar[3].
Cambridge Analytica olayı ile ABD 2016 başkanlık seçimlerinde oy vereni yönlendirdiği (maniplasyon) ortaya çıkan Facebook'un yarattığı tehditler bitmiyor gibi gözüküyor (bu nedenle WhatsApp'tan bilgilerinizi aktarması da bir tehdit. Bir an önce bırakın). ABD'de yeni ortaya çıkan bir araştırma, bu sefer de Facebook'un Joe Biden ve Donald Trump taraftarlarına farklı içerikler göstermiş olduğunu ortaya koyuyor.
"Bölünmüş ekranlar" adını taşıyan araştırma Facebook'un herkese farklı içerik gösterdiğini anlatıyor. Zaten Cambridge Analytica rezaletinin içeriği de buydu. Çok küçük kesimlere sahte haberler gösterilmişti. Bu haberler oyları yönlendiriyordu ve bu haberleri ilgili oy verenler grubu dışındaki insanlar göremiyordu. Bu nedenle de sahte haberler (dezenformasyon) engellenemiyordu.
Araştırmanın içeriğine baktık. 48 Amerikan eyaletinden 1200 kişilik bir Amerikan ulusal temsili panelle yapılan araştırmada, bu kişilere masaüstlerine kurulacak, bir özel tarayıcı (Citizen browser) veriliyor. Bu panelden toplanan veriler, yaş, ırk, cinsiyet, coğrafya ve siyasi bağlantıya göre Amerikan nüfusunun istatistiksel olarak geçerli örneklerini oluşturarak, Facebook'un ve YouTube'un algoritmalarının nasıl çalıştığı hakkında önemli içgörüler sağlıyor. Yeni başladığı için de bugünlere yönelik içerikleri veriyor.
Markup baş editörü Julia Angwin proje konusunda şunu belirtiyor:
"Sosyal medya platformları 21. yüzyılın yayın ağlarıdır. Gerçek ve şeffaflık pahasına kârı en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış kara kutu algoritmalarıyla, halka hangi haberleri okuyacaklarını dikte ediyorlar. Vatandaş Tarayıcı Projesi, filtre balonunu delebilen ve halkı daha özgür ve demokratik bir söyleme yönlendirebilen bu sistem üzerinde güçlü bir hesap verebilirlik kontrolüdür."
Markup başkanı Nabiha Syed, ise şunları belirtiyor:
"Halkın, toplumumuzu yeniden şekillendirmek için teknolojiyi tam olarak ne kadar güçlü kurumların kullandığını anlamaya açık bir ilgisi var. Ve halkın, bu kurumlar ister kamu ister özel hükümet aktörleri veya şirketler olsun, dünyamız üzerinde nasıl güç kullandıklarını tam olarak bilmeyi hak ettiğini düşünüyoruz. Citizen Browser bunu yapmamıza yardımcı oluyor."
Biz de, bugünden 4 hafta geriye giden dönemi inceledik. Facebook kullanıcısı olan 917 Biden ve 379 Trump seçmeninin sonuçlarına göre:
Facebook'un geçtiğimiz 4 haftada Biden taraftarlarına gösterdikleri şu şekilde:
Buna karşılık Trump taraftarlarına geçtiğimiz 4 haftada gösterdikleri ise şunlar:
Pew Research tarafından 2020 ortasında yapılan bir araştırmaya göre, her beş Amerikalıdan siyasi haberlerini sosyal medya üzerinden okuyor [5]. Ancak bu kişilerin okuduğu haberlerin önlerine nasıl ya da hangi sıralama ile getirildiğine karar veren algoritmaların işleyişi hakkında çok az şey biliniyor.
Google üzerinde aralık sonunda Sistrix yapılan bir araştırmaya göre, Google algoritması sayesinde yerel yayınları geriye itiyor. Gözükmelerini bir nevi engelliyor [6].
Daha yeni bir araştırma ise Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) tarafından yapılmış[6]. Türkiye'den 28 yaygın ve yerel medya kuruluşunun, 16.104 kullanıcılı bir panel üzerinden incelendiği rapora göre, bağımsız medyanın dijital erişimi (33,5 milyon aylık kullanıcı), iktidar yanlısı medyanın kullanıcı sayısına (47,8 milyon) kıyaslanabilir oranda yetişmiş.
Burada ilginç bulgular şöyle:
"Google Türkiye'deki kullancıların yüzde 90,6'sını 3 adet iktidar yanlısı haber kuruluşuna yönlendiriyor. Arama motorundan farklı bir algoritmaya sahip olan Google Haberler (News) ise iktidar medyasına yüzde 73,8, bağımsız medyaya ise yüzde 26,2 oranında yer veriyor. Özetle Google; yaygın dijital erişimleri, yoğun sosyal medya etkileşimleri ve kullanıcı tarafında artan talebe rağmen bağımsız medyaya, iktidar medyasına kıyasla çok daha az dijital trafik ve reklam geliri sağlıyor.
Google, aynı zamanda, iktidar medyasının, demokratik toplumu hedefleyen nefret söylemi ve dezenformasyon içeriklerinin sesini artırmayı sürdürüyor. Şirketin Türkiye’deki algoritmik tercihleri, diğer ülkelerdeki standartlarından farklı işliyor. Google örneğin ABD’de, Türkiye’ye kıyasla kullanıcılara haber kaynakları konusunda çok daha geniş ve güvenilir bir menü sunuyor. Yüksek hacimli aramalarda Google, Türkiye’deki yerel medyaya da, ABD’dekine kıyasla daha az yer veriyor.
YouTube’un öneri algoritması, iktidar yanlısı medyanın videolarını izleyenleri, büyük ölçüde bir yankı odasında tutuyor. Oysa aynı algoritma, bağımsız yayıncıları izleyenleri, sık sık iktidar medyasının videolarına da yönlendiriyor. YouTube’da tek taraflı işleyen bu 'algoritmik homofili’nin Türkçe haber videosu ekosistemine etkileri daha ayrıntılı incelenmeli."
Raporda, haber sitelerinin ziyaretçilerinin yüzde 68,1'i Google, Facebook ve Twitter üzerinden geldiği belirtilirken, YouTube öneri algoritması iktidara özel yankı odaları kurduğu yani iktidar medyasının daha fazla okunmasına yardımcı olduğu not ediliyor.
Raporun içeriği biraz daha uzun. Başka bulgular da var. Ama ne demek istediğimizi anlatmak açısından bir paragraf da küresel ekonomiye karşı savaşan Kanadalı gazeteci Noami Klein'dan vereceğim (bu paragrafın arkasındaki olayı ve neden yazdığını yarın daha detaylı anlatacağım):
"Modi yönetimindeki Hindistan, Facebook, Google, Twitter ve Zoom gibi teknoloji şirketleri için sert bir gerçekliğe dönüştü. Bu dev şirketler, Kuzey Amerika ve Avrupa'da, sağlıklı bir toplumun ayrılmaz parçası olan ifade özgürlüğü, tartışma ve katılmama özgürlüğünü koruyor. Ama Hindistan gibi -demokrasinin zayıf olduğu ülkelerde- hükümetlerin barışçıl aktivistleri avlayıp hapsetmelerine ve nefreti artırmalarına yardım ediyorlar. Çünkü bu devasa ve büyüyen bir pazarlara erişimin bedeli olarak görülüyor."
Bu firmaların bizim demokrasimizi kollamadıklarını, kendi karlılıkları için savaştıklarını zaten defalarca yazdık ve sanıyorum herkes de öğrendi. Çünkü artık Netflix'den çok Netflixçi ya da Google'dan çok Google'cu olanları daha az görüyoruz [8][9].
Haber kaynakları, belli kurallar içinde içerik yayınlarlar ve yayınladıkları içeriklerden hukuk önünde sorumludurlar. Ancak sosyal medya şirketleri, geleneksel yayıncıların aksine, platformlarında nelerin yayınlanacağı ya da nelerin öne çıkarılacağı konusunda, kendi sürekli değişen kararları (algoritmaları) dışında herhangi bir standarttan sorumlu tutulmuyor.
Ve algoritmaları şeffaf değil. Yani iki kişi aynı içeriği görmüyor. Bunu "o kişinin özelliklerine göre sunuyoruz" şeklinde ve reklam amaçlı olduğunu söyleseler de, öyle olup olmadığı, bu kara kutu algoritmaları nedeniyle bilinemiyor. Yukarıda belirttiğimiz üzere denetlenemiyor da. Bu nedenle kime ne gösterildiği meçhul kalıyor.
Bu şirketler algoritmalarının içeriğini ticari sır olarak sakladıkları gibi, platformları üzerinde araştırma yapılmasına da müsade etmiyorlar. Özellikle Cambridge Analytica rezaleti sonrasında Open Graph geliştirici API kullanımı da sınırlandırılmış durumda.
Rapora göre, Facebook, 2018'de Harvard Üniversitesi'nin Social Science One'daki bağımsız akademik araştırmacılarla bir işbirliği yaptığını duyurdu. Facebook, önerileri bağımsız bir komite tarafından kabul edilen araştırmacılarla bir petabayttan fazla veriyi paylaşmayı taahhüt etti. Ancak 18 aydan fazla bir gecikmenin ardından Facebook verdiği sözleri tutmadı. Bunun yerine, araştırmacılara son derece sınırlı bir veri setine ve Facebook'a ait bir sosyal analiz firması olan CrowdTangle'a erişim verildi. Bu eksikliklere cevaben, proje eş başkanları “mevcut durumun savunulamaz” olduğunu yazdı ve ortakların projeden ayrılmaya başladığını belirtti[10].
2020'de Facebook, Facebook ve Instagram'ın ABD 2020 seçimleri sırasında kilit siyasi tutum ve davranışlar üzerindeki etkisini daha iyi anlamak için yeni bir araştırma ortaklığı duyurdu, Social Science One projenin başlamasını kolaylaştırdı. Facebook, çalışmanın en erken 2021 ortasına kadar yayınlanmış bulgularla sonuçlanmasını beklemediğini söyledi.
Facebook, Google, Twitter ve diğer sosyal medya uygulamaları dikkatli kullanılması ve gerektiğinde dezenformasyonu "bilinçli" yayabileceği ya da yayılmasına müsade edilebileceği düşünülen ortamlardır. Bu ortamları kullanmak günümüzün bir gereği. Aksi takdirde, ana akım medyanın kontrol altına alınabildiği bu dönemde sosyal medya adeta haber aldığımız ortamlar durumunda.
Ama bilinçli insanlar olarak kendi bağımsız ve tarafsız haber kaynaklarımızı korumak zorundayız. Facebook'un Avustralya'da yeni kanun tasarısına karşı[11] "Para vereceğime haber yayınlamam" tehditinde hedeflediği şey, bizzat Avustralya kullanıcılarını kullanarak Avustralya hükümetine baskı yapmaktı. Ama Avustralya halkı bu tuzağa düşmedi ve ertesi gün hep birden yerel gazetelerin mobil uygulamalarına üye oldular. Öyle ki, 400. sırada gözüken ABC News bir anda mobil uygulamalar sıralamasında birinciliğe fırladı [12]. Arkasından Facebook Avustralya'da geri adım attı, haber yayınlamaya başladı.
Ama Facebook ve Google hâlâ Avustralya hükümeti ile didişiyor. Çünkü bu internet devleri reklam sektörünü ele geçirerek, dünyaya yayılarak, her sektöre el atarak ve rekabete izin vermeyerek, üstüne de vergi ödemeyerek, artık ülkelerle savaşabilecekleri devasa boyuta ulaştılar. Üstelik -kullanıcıların anlamını kavrayamadığı- ama çok kıymetli bir şeyi ellerinde tutuyorlar; "kişisel verileri".
Biliyorum sosyal medyayı bırakmayacaksınız (ben de bırakmıyorum). Çünkü ülkemizin bugünkü resminde birbirimizden haber aldığımız yer burası kaldı. Ama "dezenformasyon" konusunu düşünerek dikkatli kullanacağız ve her bilgiyi düşünerek paylaşacağız. Hatta bu ortamlarda birbirimizi haberdar edeceğiz. Uyanık olacak ve oyuna gelmeyeceğiz. Çünkü iki arada bir deredeyiz, bunu da farkında olacağız. AKP Hükümeti, tam teknolojinin ve tam da internetin geliştiği bütün bu seneleri boşa harcadı. Ercan Yaris'in Fizy.com (spotify rakibi), Beyaz'ın PiknikTüp (YouTube benzeri) ve benzeri çok sayıda yerli içerik girişimini desteklemedikleri (hatta engelledikleri) ve İnternetin ülkemizde gelişimi adına olumlu bir şey yapmadıkları gibi, internetin altyapısı olan fiberoptik altyapıyı engellediler, servis sağlayıcı rekabetini kurmadılar bile. Oysa dünya sahnesinde yükselmek için çoktan internet yaygınlaşmalı, yerel içerik ve yerel uygulamalar geliştirilmeliydi.
Önümüzdeki günlerde Google ve Facebook'un gazeteciliğe etkilerini ve bunun topluma yansımasını farklı bir yazıda inceleyeceğiz.
[1] Edward Snowden, DropBox, Facebook ve Google’dan Uzak Durun Diyor
[3] The Citizen Browser Project - Auditing the Algorithms of Disinformation
[4] Breitbart Haber Ağı, 2007 ortalarında Amerikalı muhafazakar yorumcu Andrew Breitbart tarafından kurulan ve onu "sağın Huffington Postası" olarak tasarlayan Amerikan aşırı sağcı bir haber, fikir ve yorum sitesidir
[5] Americans Who Mainly Get Their News on Social Media Are Less Engaged, Less Knowledgeable
[6] Google Yerel Haberciliği Zorluyor mu?
[7] Türkiye’de ‘Yeni Ana Akım’Yükseliyor
[8] Netflix, Twitter, Google, Facebook sansüre karşı durur mu?
[9] booking.com ya da alibaba.com Babanızın Dükkanı mı? – 2
[10] Public statement from the Co-Chairs and European Advisory Committee of Social Science One
[11] Google, Avustralyalıları “Arama Hizmetleri Paralı Hale Gelebilir” Diye Uyardı
[12] Facebook Engelledi, Avustralya Haber Siteleri Rekor Sayıda Yüklendi