Krizin ilk döneminde, hedge fon ve özel yatırım fonları karda oldukları pozisyonlarını kapamış ve gelişmekte olan ülkelerden çıkış başlamıştı. Bu dolardaki değerlenme sürecinin de ilk aşamasıydı. Ardından geçtiğimiz yaz aylarında emtia satışları başladı. Son olarak ise, bütün borsalar düşerken ve kriz küresel bir yapıya bürünürken, ABD tahvillerinin güvenli liman olduğu haberleri ile fonlar ABD’ye akmaya başladı. Böylece, ABD tahvillerine yeni müşteriler bulunmuş oldu. Böylece, krizdeki ABD ekonomisi, ABD dışından gelen fonlarla finanse edilir duruma geldi. Bunun ABD için maliyeti ne biliyor musunuz? En fazla %3. Bütün bunların doların değerini yükselttiğini de hatırlatayım.
Zihninizde bir şeyler canlanmaya başladı mı?
Aman şunu dikkatinizden kaçırmayın, bu kısım çok önemli. Bu süre zarfında euro/dolar 1.25-1.35, dolar endeksi* ise 85-88 aralığındaydı. Yani dolar değer kazanmış bir varlıktı. Bu günlerde euro/dolar 1.35, dolar endeksi ise 83 civarında. Yani dolar yeniden değer kaybetmeye başladı. Yıl sonunda ise değer kaybının hızlanacağı bekleniyor. Süreç böyle devam ederse, ABD tahvillerini alanlar beklediklerinin çok daha altında kazanç elde edeceklerdir. Hatta bunun için uzun bir süre beklemeleri gerekebilir.
Şu örnek, durumu daha net görmemize yardım eder.
Diyelim ki; Rusya’da bir banka, bundan tam bir ay önce elindeki Ruble cinsinden varlıklarının bir kısmını satarak ABD doları almış ve bu parayla da, gelecek yıl satmak üzere (yıllık faiz beklentisi %3 olsun) 10 yıl vadeli ABD tahvili almış olsun. Bir yıl sonra ABD doları, Rus rublesi karşısında değer kaybederse ve bu kayıp da %3’ü aşarsa banka bu yatırımından ruble cinsinden zarar eder. O gün, elindeki tahvili zararına satmaktan kaçınacağı için, başta hedeflediği bir yıllık süreyi uzatmak zorunda kalacak.
Daha açık olması için şöyle bir benzetme de yapabiliriz. Bu, Türkiye’deki bazı yatırımcıların 2001 krizinde 1.70’lerden dolar alması ve bunu satabilmek için yıllarca beklemek zorunda kalması gibi bir durum.
Bankanın zarar etmesini bir kenara bırakarak, Rus bankasından ve son aylarda dünyada ABD tahvili alan kişi ve kurumlardan borçlanan ABD hazinesinin durumunu düşünün. Hazine, kendi parası değerliyken düşük bir faiz oranı ile borçlandı. Borçlandığı para ile kendi sistemindeki sorunları çözecek ve yıllar sonra bu borcunu ödeyecek. Fakat, dolar uzunca bir süre değer kaybederse, tahvil alanlar ellerindeki tahvilleri satmak için uzun süre beklemek zorunda kalabilir. Beklemezlerse, kendi para birimleri cinsinden zarar etme pahasına bu tahvilleri satacaklar. Yani bu yatırım yabancılar için beklediklerinden çok uzun vadeli bir yatırım olabilir.
Şimdi bunları sayısal olarak görelim.
Ocak 2008’de, yabancıların elinde bulunan ABD borçlanma senetlerinin değeri 2.4 trilyon dolar iken, Ocak 2009’da 3.1 trilyon dolara yükselmiş. Elimizde Şubat ve Mart verileri yok. Muhtemelen, özellikle Şubat ayında, borsalar hızla gerilerken, güvenli liman olarak gösterilen ABD tahvillerine olan talep daha arttı. Yakında bunu göreceğiz. Ancak son verilere göre 2008-2009 Ocak döneminde ABD hazinesi, diğer ülkelere 700 milyar dolara yakın borç senedi satmış durumda.Şekil: Yabancıların Elindeki ABD Tahvilleri ve Doların Değeri
ABD tahvillerinin en ateşli müşterileri Çin, Japonya, OPEC ülkeleri, Karayiplerdeki Off-Shore merkezleri (Cayman Adaları gibi), İngiltere, Brezilya ve Rusya. İngiltere ve Brezilya’nın elindeki ABD tahvillerinde hafif bir gerileme var. Ancak diğer alıcıların portföylerindeki tahvillerde çok büyük artışlar var. Hatta yukarıda verdiğim örnekteki gibi Rusya’nın elindeki ABD tahvilleri hızla artarak (35 milyar dolardan, 120 milyar dolara) üç katına ulaşıyor.
Tablo: Yabancı Ülkelerin Elindeki ABD Tahvilleri (milyar dolar)
| Ocak 2008 | Ocak 2009 | Değişim % |
Çin | 492,6 | 739,6 | +%50.1 |
Japonya | 585,6 | 634,8 | +%8.4 |
OPEC | 140,8 | 186,3 | +%32.3 |
Offshore Ülkeleri | 109,2 | 176,6 | +%61.7 |
Rusya | 35,2 | 119,6 | +%239.7 |
... | ... | ... |
|
Toplam | 2.399 | 3.072 | +%28 |
Kaynak: ABD Hazine Bakanlığı
Sözün Özü
Evet, kriz ABD’de doğdu ve en büyük zararı da bu ülkenin mali sistemi gördü. Kurtarma çabalarında da ABD’nin önde gittiğini görüyoruz. Fakat, en büyük mali zararı ABD görmüş olsa da, uluslararası sistem hala bu ülkenin lehine çalışıyor. Dünyanın en riskli ekonomilerinden biri, hala 0’a yakın bir faizle, yoksul ve gelişmekte olan ülkeler tarafından fonlanıyor.
Sizce de bu ilginç bir durum değil mi?
* Dolar Endeksi: Amerikan dolarının, altı para birimine (euro, yen, İsviçre frankı, sterlin, Kanada doları, İsveç kronu) karşı ağırlıklandırılmış ortalama değerini gösterir.