CHP ve MHP genel başkanları Kılıçdaroğlu’yla Bahçeli, ortak cumhurbaşkanı adayı olarak eski İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu gösterdiklerini televizyon haberlerinde öğrenince yıllar öncesini anımsadım. 2000 yılı Nisan ayı. Cumhurbaşkanlığı seçimi kapıda. Bir akşam vakti NTV’de programdayım. Son dakika haberi patlıyor: Beş parti lideri, Çankaya Köşkü için Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer’in adı üstünde anlaşmışlar. Beklenmedik bir sürprizdi. Çok partili siyasal tarihimizde bir ilk gerçekleşiyor ve iktidarla muhalefet liderleri bir cumhurbaşkanı adayı üstünde anlaşıyorlardı.
2000’de ilk kez iktidarla muhalefet liderleri Köşk için bir isimde anlaştı. Ama aday hakkında tek bildiğimiz bir konuşmasıydı
2000 yılı baharında üçlü koalisyon vardı iktidarda. Ecevit Başbakan’dı, Mesut Yılmaz’la Devlet Bahçeli de yardımcıları. Muhalefeti de Doğru Yol ve Fazilet Partisi genel başkanları Tansu Çiller’le Recai Kutan temsil ediyordu. Fazilet Partisi Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, Başbakan Ecevit’in Çankaya adayı konusunda partizanlık yapmadan uzlaşma aramasını olumlu buluyor ve şöyle diyordu:
“Turgut Özal nasıl iyi şeylerle anılıyorsa, Ecevit de bu işiyle güzel bir şekilde anılacak.”
Ahmet Necdet Sezer haberini NTV’de, bir program sırasında izledikten sonra, yanlış hatırlamıyorsam, ne düşündüğüme dair ilk soru bana yöneltilmişti. Ben de lafı hiç uzatmamıştım: “Olumlu buluyorum.”
Köşk’teki 7 yılı bana Ahmet Necdet Sezer hakkında yanıldığımı gösterdi
Ahmet Necdet Sezer’i tanımıyordum. Hakkında tek bildiğim, bir yıl önce başkanı olduğu Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmaydı. Konuşması, demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından dört dörtlüktü. Bu nedenle ben de, Ahmet Necdet Sezer’in adaylığını olumlu karşıladığımı belirtmiştim. Geçen yıllar yanıldığımı gösterdi. Cumhurbaşkanı Sezer o sözlerinin adamı değildi. O güzel konuşmayı anlaşılan ezbere yapmış, ne dediğinin gerçekten bilincine varmadan yapmış, yani içselleştirmemişti. 2000’le 2007 arasındaki yedi yıl şunu gösterdi: Siyasete askerin müdahalelerine kapı aralayan, Türkiye’nin Kürt sorunu ya da Kıbrıs gibi bazı temel meselelerinde çözüme köstek olan, bu nedenle de Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda yürüyüşünü zorlaştıran askerci bir cumhurbaşkanı olmuştu Ahmet Necdet Sezer…
Uzun lafın kısası: Demek, bir insanla ilgili olarak kâğıt üstündeki tek bir konuşmasıyla yargıya varmak yanıltıcı olabiliyor. Peki ya Ekmeleddin İhsanoğlu?.. Bilemiyorum. ‘Sezer örneği’nde hiç olmazsa elimin altında güzel bir konuşma vardı. Bu sefer o da yok. Ekmeleddin İhsanoğlu’yla bir iki kez Dünya Ekonomik Forumu’nun Kızıldeniz’deki Şarm-el-Şeyh toplantılarında tanışmış, ayaküstü sohbet etmiştim. İkimiz de, sanıyorum, bir süre devam eden Doğu-Batı diyalogu kapsamındaki bir platformun üyesiydik. Bir de geçen yıl Ağustos ayında, Ekmeleddin İhsanoğlu Mısır ve darbe konusunda Başbakan Erdoğan’la ters düştüğü zaman bir yazımda adını geçirmiştim. Hepsi bu kadar.
Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında ne biliyoruz? Asker, darbeler ya da Kürt sorunu hakkında ne düşünüyor?
Sayın İhsanoğlu’nun demokrasi konusundaki bakış açısı, hukukun üstünlüğü hakkındaki düşünceleri nedir? Bu çerçevede, birtakım genel doğrular dışında somut olarak ne düşünür? Asker ve siyaset konusunda… Darbeler konusunda… Örneğin Kürt sorunu hakkındaki görüşleri… Türkiye ve Avrupa Birliği… Türkiye ve Doğu-Batı meselesi… Mısır ve darbeci General Sisi… Suudi Arabistan... Veyahut siyasal deneyimsizliği, bir başka nokta olabilir üstünde durulması gereken… Şu noktanın da altı çizilebilir: Bir CHP-MHP ortak adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Kürt ve Alevi oyları karşısındaki durumu… Daha yazacak çok şey olabilir. Bekleyip görelim.