ATİNA-
Niyazi Dalyancı’nın vefat haberi özellikle kendisini tanıyan bizleri derinden üzdü. Çok samimi, ilkelerinden zerre geri adım atmayan, bu ilkeleri nedeniyle hapishanelere atılan, devrimci ruhunu son nefesine kadar koruyan abimiz artık aramızda değil.
Kendisini ancak 1991’de tanımıştım. O yıllarda Hürriyet gazetesinin Atina muhabiri olan Robert Kolej’den sınıf arkadaşı gazeteci Vasil Danilof’un yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle İstanbul ile Atina arasında mekik dokuyordu Niyazi abi.Danilof’un son nefesine kadar yanı başında bulunan Niyazi abi, Danilof’un vefatından sonra da günümüze kadar ailesine destek olan gerçek bir dost; ve solcuların deyimiyle gerçek bir yoldaştı..
12 Eylül 1980’ darbesinden sonra Barış Derneği sanıkları arasında bulunmuştu.Kanı kaynayan bir genç olarak adını ilk kez 1980’li yıllarda duyduğum Niyazi Dalyancı’yı 1991’de yakından tanımış olmaktan oldukça heyecanlanmıştım. Çünkü o yılların ruh hali ile ilk defa “Barış Derneği'nin” bir üyesi vardı karşımda. O gün bugün kah Atina’da Nazım Hikmet için; kah İstanbul’da Mikis Theodorakis için düzenlenen etkinliklerde, ya da tatil günlerinde görüştüğümüz, mesajlaştığımız, dertleştiğimiz, bitmek tükenmeyen “memleket sorunlarını” paylaştığımız Niyazi Abi'ye bu nedenle hep “yoldaş” diye hitap ederdim..
80 yaşına bastığı halde çocuk ruhlu ; “mapushane” arkadaşı gazeteci Ali Sirmen abimizin ifadesiyle “yeryüzüne düşmüş melek” lakaplı Niyazi Abi'nin ani kaybının yerini dolduracak kimse yok.
Kendisine bazen takılırdım. “Yoldaş, türlü yapay suçlamalarla hapis yattığınız, uğruna dayak yediğiniz, neredeyse vatan hainliği ile suçlandığınız, yıllar sonra beraat ettiğiniz şu devrimi bir türlü gerçekleştiremediniz gitti...” derdim kendisine.
O da her zamanki güler yüzlü, espritüel ruhu ve samimiyetiyle “Biz yapamadık, kocadık, sıra şimdi sizlerde artık..” derdi..Ruhun şad olsun yoldaş..