“2002 ile 2013 arasında arama ve işletme ruhsatı verilen maden ve mermer ocağı işletmelerinin sayısı 389 bin 741!”
Yaklaşık 400 bin ruhsat! Bu açıklama dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız’a ait.
Ya 2013’ten günümüze kadar? Enerji Bakanlığı’na bağlı “Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü” verilerine göre, onların sitesinden aktarıyorum:
“2014’ten 31 Mart 2021’e kadar 138 bin 418 arama ve işletme ruhsatı daha veriliyor”.
Maden arama ve işletme ruhsatı vermekte çok cömert bir iktidar!
Sadece:
“- Bir doğa harikası olan Artvin’de 325 maden ocağı ruhsatı var,
- Artvin’e bağlı, halkın uzun süre direnişine sahne olan Cerattepe’de 186 bin hektarlık ladin ormanları içinde madencilik ruhsatları veriliyor.
-Cayır cayır yanan Marmaris’te ormanların içinde 42 maden arama ve işletme ruhsatı var”.
Marmaris’te tek bir maden ocağı için “1.150 ağaç kesiliyor”.
Cerattepe’de “3.500 ağaç kesiliyor”, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklaması bu.
İTÜ’den öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Duman bilimsel durumu özetliyor:
“Maden ocaklarıyla ormanı parçaladığınızda, canlı yaşam dağılır, orada ekolojik yıkım başlar”.
“Yangınların nedenleri” arasında en önemlilerinden birinin bilimsel açıklaması işte bu.
Devamında ormanların bakımsızlığı, orman içinden geçen elektrik kabloları ve de aşırı sıcaklar. Yani: “İklim değişikliği. O değişikliğe karşı hiç bir refleks vermeyen, değişikliği on dokuz yıldır sadece uzaktan izleyen bir iktidar!”
Marmaris’te manganez, krom ve boksit madenleri var.
Arama ve işletme izni verilen maden sahaları Datça’dan Akyaka’ya kadar uzanıyor, yaklaşık 455 kilometre. Bütün o alan maden ruhsatlarıyla inliyor. Peki, nerede izin yok?
“Aksaz Deniz Üs Komutanlığı çevresinde ve...
Okluk Koyu’ndaki Cumhurbaşkanlığı Yazlık Sarayı çevresinde!” (15.06.2021 Sözcü Gazetesi, Gökmen Ulu).
Ne de olsa, kendini korumasını bileceksin!
İklim değişikliğine karşı refleks geliştirmek bir yana, hiç umursamadan.
CHP’li Özgür Özel’in tespitiyle:
“121 gökdelenin 117’si AKP döneminde yapıldı”.
Her bir gökdelen hava akımlarına karşı bir duvar…
Çevre kirliliği için ek bir malzeme…
Sıcaklık artışına ek bir malzeme...
Yağışların azalmasına ek bir malzeme...
Sonuç: “Betonlaşma!”
Maden ocakları, gökdelenler, bakımsız ormanlar, olağanüstü çevre tahribatı, kolay akla gelmez, Salda Gölü’ne kadar uzanıyor.
Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni bir raporu var:
“İklim değişikliği hava kirliliğini artırıyor, o da trafik kazalarını”.
Ve de en büyük felaketlerden biri olarak:
“Kuraklık”.
BM’nin o raporunda çok önemli bir uyarı yer alıyor:
Hava kirliliği, trafik kazaları, sıcaklık, kuraklık ve orman yangınları...
Temelde iklim değişikliğine karşı duyarsız kalmanın sonuçları...
İklim değişikliği dünyanın en çok hangi bölgelerini tehdit ediyor?..
“-Güney Avustralya,
-Kuzey Amerika’nın Batı kıyıları,
-Ve... Akdeniz Bölgesi... Yani, bizim topraklarımız...”
Bütün bunların üstüne, olağanüstü bir beceriksizlik, çok kötü bir yönetim, önünü arkasını görmekte aciz kalan bir iktidar.
Yine böyle seyirci kalınırsa, gelecek yaz aylarında aynı yangın kâbusunu yaşamak işten değil.
Son iki haftada Türkiye’nin pek çok yerinde yangın kabusu yaşanırken, aniden “Somali” çıkıyor.
“Somali’ye otuz milyon dolar hibe ediliyor”.
İYİ Parti Milletvekili Aytun Çıray ilginç bir iddiayı paylaşıyor:
“Son beş yılda Somali’ye 500 milyon dolarlık yatırım yapılmıştır”.
Bu iddia doğru ise:
“Somali’nin fazileti nedir? Neden Somali?”
Hele de, tek bir dolara kurşun sıkarken, iç ve dış borçların toplamında dövizin payı yüzde 58’e fırlamışken.
Bu otuz milyon dolarlık hibe neyin nesi?
Aytun Çıray doğru bir soru soruyor:
“Bu hibe ile Türkiye’nin sağladığı milli çıkar nedir?”
Bu arkadaşlar ‘yerli ve milli’ olmakla övünüyor ve de kendilerinin omuzdaşı ‘milliyetçiliği’ kimseye bırakmıyor ya...
Cumhuriyet tarihinin görmediği bir döviz darboğazı ve ekonomik kriz içinde çalkalanırken, 30 milyon dolarlık hibe ile nasıl bir ‘milli çıkar’ elde ediyoruz? Aytun Çıray’dan önce aslında Devlet Bahçeli’nin sorması gereken bir soru.
Somali’yi düşünmek yerine iklim değişikliğine karşı ne yapılmasını gerektiğini düşünmek varken...
Bu iktidardan çok lüks bir beklenti.