T24 Video Haber
Saraçhane mitinginden canlı yayın, T24 Editörü Candan Yıldız, yargının İmamoğlu kararını, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Avukatı Kemal Polat, Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, Siyaset Bilimci Evren Balta, T24 Yazarı Murat Sabuncu ve T24 Editörü Alkan Şahin ile değerlendirdi.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, verilen kararın şaşırtıcı olmadığını belirterek, “Duruşmada beni mahcup etmenizi bekliyorum dedim. Duruşmada bu kararı bekliyordum. Bütün tutum ve davranışlarıyla bu kararı bekledi hatta vereceği cezanın miktarını ben SEGBİS aşamasında kayda geçirdim. 2 yıl 2 ay ceza vereceğinize işaret etmiyordur inşallah dedim. 2 yıl 7 ay verdi ama ⅙ oranında indirim yapsaydı tam 2 yıl 2 ay yapıyordu. Demekki doğru bir izlenim edinmişiz. Geçen celsede hakim, bu kararı vermek için ısrar çok ısrar etti. Reddi hakim yaptığımız için karara gidemedi. Bu celse usule aykırı olarak bizim savunma hakkımzı da kısıtlayarak, savunma için bize süre vermeyerek de bu hukuk skandalı diyebileceğimiz kararı verdi” diye konuştu.
“Yargıya güvenmek istediğimi her zaman söylüyorum” diyen Polat, şöyle devam etti:
“Yargının bu yanlışından döneceğine olan inancımı muhafaza etmek istiyorum çünkü aksi takdirde biz 'güvenmiyoruz, burada yapacağımız hiç bir şey yok' psikolojisine kapılırsak zaten o zaman her şey bitmiştir. Ama daha önce kamuoyu gündeminde tartışılan eski hakimle ilgili durumun da irdelendiğini ama yetkili makamlar tarafından henüz üzerine gidilmediğini görüyoruz. Hakim değişikliğinden sonra yapılan yargılamanın da çok normal gitmediği dikkate alınırsa doğan soru işaretleri giderilmedi. Hukuken ve vicdanen kimsenin içine sinmeyen bir karar çıktı ortaya.”
Polat, kararla ilgili yargı yolunun açık olduğunu ve istinaf sürecinden sonra Yargıtay’a başvurulacağını söyledi. Bu sürecin normal şartlarda 2 -2,5 yıl süreceğini öngördüğünü belirterten Polat, “Bu süreci hızlandırmak için kim ne şekilde nasıl girişimde bulunabilir mi, bulunur mu sorularına yorum yapmam mümkün değil” dedi.
Bir önceki duruşmada yeni hakimin, İmamoğlu’nun sözlerinin aslında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik olduğu yönünde bir beyanı var mı yoksa İmamoğlu’nun cümlesindeki ‘ahmak’ kelimesinin geçtiği cümleyi ikiye mi böldü sorusuna Kemal Polat, şu yanıtı verdi:
“Çok açık bir şekilde ikiye böldü onu, ‘lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye’ kısmının 'Soylu’ya söylendiği konusunda bir tereddüt yok' dedi ama ikiye ayırdığı çok kesin. Bunu da yine o duruşmada sarf ettiği bir başka cümleden anladık. Dedim ki; bütün taleplerimi reddediyorsunuz ve savunma hakkımı kısıtlıyorsunuz bu durumda. Hakim de ‘İyi ya o zaman siz de bunu bozma nedeni yaparsınız’ dedi. Demek ki 'ceza vereceksiniz' dedim. Sustu. 2 ay 7 yıl ve ‘ahmak’ kelimesinden dolayı ceza vereceğini sözleriyle de belli etti. Ama diğer kısmını manipüle etmeye çalışıyor herkes ve o manipülasyonun sonucunda bu dava doğmuş durumda. Böyle hukuksuz bir kara çıkmış durumda.”
Yargının İmamoğlu kararına ilişkin Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Evren Balta da“Bence bu aradaki önemli şeylerden birisi, bu kararın neden alındığına dair yaptığımız spekülesyonlarda Ekrem İmamoğlu’nun davayla yenilmesi, Kılıçdaroğl’nun da belki sandıkta yenilmesi gibi bir siyasal ikilemle aslında bu yada siyasal iradeyi bu yönde göstererek kararın alındığına dair bir öngörü yapabiliriz” dedi. Evren Balta, İmamoğlu'nun ceza almasına ilişkin olarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mevcut iktidarın temel özellikleri gereği aslında herhangi bir seçim kazanma durumunda iktidarın değişmeyeceğini, iktidarın seçim kazananlara devredilmeyeceğini 2019 seçimlerinde gördük. Bir iktidar değişikliğinin olmayacağına dair seçmenlerde zaten var olan bir endişeyi, bu karar büyük oranda güçlendirecek.
Bu umutsuzluğun kendisi. Eğer bu noktada kazanılmış İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir yargı kararıyla, en geniş anlamda muhalefetin elinden giderse bu iktidar değişikliğinin Türkiye’de mümkün olmayacağını, çeşitli şekillerde engelleneceğine dair seçmen umutsuzluğunu güçlendirecek. Bu umutsuzluğun bir gerçeklikle de örtüştüğüne dair bize bir şey söylüyor olacak. O anlamda da yargı kararından geri dönmesinin otomatik bir biçimde olamayacağını, bu konuda çok umutlu olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü en kötüsüne kendimizi hazırlayarak siyaset yapmamız gerektiğini her zaman aklımızda tutmak gerekiyor. Böyle bir şey söz konusu olduğu takdirde bunun muhalefet açısından büyük bir siyasal sorun; hem siyasal strateji hem kazanma sorunu hem yönetme sorununu seçmenlere sinyalleyecek. Bunu engellemenin yolu da yargıya güvenmekten öte Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının en güçlü yanıt olacağını düşünüyorum"
Türk Ceza Kanunu'nun mimarlarından Prof. Dr. Adem Sözüer, T24 ekranında İmamoğlu'na verilen cezayı değerlendirdi. Prof. Dr. Sözüer, T24 canlı yayınında İmamoğlu davasında 3 akademisyen olarak verdikleri mütalaayı şöyle anlattı:
“Bizim mütalaa vermemizin sebebi Türkiye’de bütün bu reformlara rağmen adil yargılanma hakları ihlal edilerek siyasete müdahale edilmesi. Biz arkadaşlar aramızda konuştuk. Biz 25 yıl önce de bunları yaşadık. O zaman da mütalaa verdik, yazılar yazdık. Fakat o zaman da kişiye göre karar verildi. Bizim bir sorumluluğumuz var ve biz esas olarak bunu söyledik. Burada da bizim başlangıç noktamız şuydu; bir dava başladığında hakim değişirse orada artık hukuka uygun bir gidişat olamaz. Hakim değiştiği zaman aslında başka hiçbir yorum yapmaya gerek yok; içerik suç muydu, değil miydi, istinaf ne karar verir, temyiz de ne olur, kısa mı sürer, uzun mu sürer.
Bu şunu gösteriyor; demek ki siz bir şekilde görevden alıp başka yere gönderdiğiniz hakim suç işlememiş, bunun gibi önemli bir husus yok, başka yere aldığınıza göre olağan dışı bir tayin yaptığınıza göre bunun çok istenen bir karar vermeyeceğini düşünüyorsunuz ve istenen kararı verecek birini getiriyorsunuz. Bu şekilde görevden almak bu kuşkuyu doğuruyor. Bu olunca artık adil yargılanmanın en temeli olan doğal hakim ilkesi ihlal edildiği için ve burada bu işlemi yapan Hakimler Savcılar Kurulu’nun Başkanı da Adalet Bakanı olduğu için, orada Adalet Bakanının iradesine aykırı bir işlem olmayacağına göre bir müdahalenin olduğu açık seçik.
Bu kuşku ne zaman büyüyor? Yeni gelen hakimin yaptığı işlemlere baktık. Orada da kanundaki bir talep yapılıyor. Bilimsel mütalaayı başka hocalarımız da verdi. Dinlensinler diyor; kanun da, Yargıtay içtihatları da böyle diyor. Dinlensinler de en fazla 10 dakika dinlenecekler. Cevap şu; ‘efendim davayı uzatıyor’. Bizim mütalaamız da aynı gerekçeyle reddedildi. Bu da oldu. Bu devam ederken başka önemli bir şey daha oldu bu süreçlerde İçişleri Bakanımız oturdu bir manifesto yazdı. Bu manifesto da İçişleri Bakanı bu devam eden davayla ilgili yorumlar yapıyor diyor ki; ‘Ekrem İmamoğlu suç işlemiştir ve mahkum edilmelidir’. Aslında bu söylem bu davayla ilgili ama bu ilk söylem de değil. Aynı İçişleri Bakanı Ekrem İmamoğlu’na ‘ahmak’ diyen Bakan. Davanın açılmasının sebebi olan sözü söyleyen sayın İçişleri Bakanı.
31 Mart seçimlerinden bu güne kadar Ekrem İmamoğlu’na karşı sistematik suçlama devam etti. En sonunda sayın Bakanın İmamoğlu’na ‘ahmak’ demesiyle bu dava ortaya çıktı. Biz de bu olaylar zincirine baktığımız zaman, böyle sistematik bir şekilde tahkir edilen kişinin cevaben ‘ahmak seçimi iptal edenlerdir’ demesi bir eleştiridir. Eleştiri hakkının çok tipik bir örneğidir. Ama ne yaptılar, oradan sadece bir kelimeyi seçtiler. Sanki İmamoğlu bir sabah kalkmış, canı sıkılmış ve kurula ‘ahmak’ demiş. Dolayısıyla böyle bir şey yok. Bu olaylar zinciri bağlamında bu sözcük bir eleştiridir.
En fazla İçişleri Bakanına yöneliktir ama o da zaten çok açık bir şey. Buna baktığımız zaman burada bir adil yargılama yapılıyor hissine kapılıyor musunuz, kapılmıyorsunuz niye? Bir duruşmaya gitmişsiniz bir hakim var. Başka bir duruşmaya gitmişsiniz bir hakim var. Bütün talepler reddediliyor ve en sonunda şu oluyor; savunma yapılacak 3 saatiniz var. Neden? Bu 3 saat neden 3 gün, 3 hafta değil? Bütün davalarda tutukluluk, zaman aşımı yoksa 1- 2 ay sonraya verilir. Normali bu, bu acele niye o zaman? Bunlara işaret ettik. Bu olağan dışılıklar adil yargılanma hakkını ihlal ediyor dedik.
Son duruşmada yeni deliller ortaya kondu, yeni tanıklar dinlendi. Savunma için de süre verilmedi. 3 saatte yapın dedi. Peki 3 saat sonra konuşuldu. Normalde ‘herkesi dinledim, bir karar vereyim’ demek gerekir. Öyle denmedi. Savunma bitti, ara verildi. 20 dakikada karar yazıldı. Daha önceki reformlar bunlar olmasın diye yapıldı. Karar aslında çok önceden hazır. Bir savunma varmış gibi görünsün, bir takım formaliteler adeta yerine getirilsin diye oluyor. Biz de buna işte görünüşte dava diyoruz. Bir hakim, mahkeme, dosya var ama bu kanunlar gerçek anlamıyla uygulanmıyor. O yüzden ‘ben bugün bu kararı vereceğim’ diye gelinmiş anlamına geliyor.
Şimdi böyle olunca burada her zaman birinci soru şu; davada hakim değişti mi, artık kimse çıkıp ‘yargı bağımsızdır’ diyemez, istediği kararı verir. Anayasaya göre öyle ama yargıdaki hakimlerin ve savcıların güvenceleri olmadığını biz şuradan biliyoruz; bazı davalarda hoşa gitmeyen bir karar verildiği zaman bir siyasi, devleti yöneten bir kişi bir demeç veriyor. Ne oluyor, heyet değişiyor ve karar değişiyor. Böyle örnekler yaşadığımız için üstelik de bunlar kanunlara rağmen yapılıyor. Bundan sonra 'istinaf, Yargıtay var sakin olun, oralarda da görülür' diyorlar. Hayır efendim, bunların böyle olmadığını Hasan Celal Güzel ve Recep Tayyip Erdoğan kararından biliyorum."
T24 Yazarı Murat Sabuncu ve T24 Editörü Alkan Şahin de yayına Saraçhane'den bağlanarak izlenimlerini anlattı. Alkan Şahin, izlenimlerini aktarırken Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül'ü de yayına konuk etti. Erdem Gül de Saraçhane mitingini ve İmamoğlu'nun ceza almasını değerlendirdi.
Murat Sabuncu, Saraçhane mitinginden izlenimlerini ve liderlerin konuşmalarından öne çıkanları şöyle anlattı:
"İyi Parti lideri Meral Akşener, bu akşam meydanı en çok heyecanlandıran isim oldu. Bir hikayeyle sahneye gelen Akşener, İmamoğlu'nun elini hiç bırakmadı ve konuşmayı beraber yaptı. Akşener, İmamoğlu’nu 16 milyon İstanbullunun değil 85 milyonun desteklediği isim olarak lanse etti. En kritik çıkışlardan birini meydanda Demirtaş ismini anarak Babacan yaptı. Kılıçdaroğlu, ise sahneye 11 maddelik bir listeyle çıktı, 8. madde dikkat çekiciydi."
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 30 Ekim 2019 tarihinde Fransa'nın Strasburg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak katılmıştı.
İmamoğlu bu kongrede yapmış olduğu konuşmada; seçim sürecinde kamu kaynaklarının iktidar lehine sınırsız bir şekilde kullanıldığını, seçim süresince toplumu bölen ve kutuplaştıran dil kullanıldığını, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin seçim yasaklarını dikkate almayan eylem ve uygulamalarını, devletin haber ajansı olan Anadolu Ajansının seçim sonuçlarını manipüle etmek istediğini söylemişti.
İmamoğlu iktidarın 31 Mart seçimini yönetmekle yetkili olan Yüksek Seçim Kurulu kararı ile iptal ettirerek kazanmak istediğini savunmuştu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019 tarihinde bir açıklama yaparak kongrede yapmış olduğu konuşmasından dolayı İmamoğlu için "Avrupa Parlamentosu'na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Bu iş bu kadar bedava değil" demişti.
İmamoğlu aynı gün (4 Kasım 2019) Soylu’nun bu sözlerinin hatırlatılması üzerine basın mensuplarına yaptığı açıklamada "31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa' da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın" ifadelerini kullanmıştı.Bunun üzerine Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından 15/11/2019 tarihli ihbar üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış, ardından dava açılmıştı.
İddianamede, İmamoğlu'nun o dönem YSK Başkanı olan Sadi Güven ile 10 YSK üyesine yönelik zincirleme şekilde "kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret" suçunu işlediği belirtilerek, 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Hakaret suçunu işlediği yönünde karar çıkması ve hapis cezası verilmesi durumunda İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelmesi söz konusu olacak.
Mahkeme bugünkü duruşmada tüm talepleri reddetti, savcı esas hakkındaki mütaalasını tekrarladı.