10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü olarak kabul ediliyor.
Ben de size bu vesile ile akıl sağlığı alanındaki hizmetlerden yararlanan kişilerin ve aktivistlerin katıldığı bir yürüyüşten bahsetmek istiyorum. Akıl hastalığı tanısı konulmuş kişilerin ‘deli’ kimlikleri ile gurur duyduklarını paylaştıkları Mad Pride.
‘Deli’ler Mad Pride’ta her sene 14 Temmuz’da yürüyor. ‘Deli’ kelimesini kimileri sahiplenirken bir grup insan ise kendi durumu ile bu kelimeyi özdeşleştirmiyor.
İlk olarak Toronto-Kanada’da 1993 yılında başlayan Mad Pride, psikiyatri geçmişi olan kişilere yapılan ayrımcılığı protesto amaçlı organize ediliyor.
Yürüyüşler Avusturalya, Birleşik Krallık, Portekiz, Brezilya, Fransa, Amerika ve Güney Kore’de yapılıyor.
On Our Own: Patient-Controlled Alternatives to the Mental Health System (Kendi Kendimize: Ruh Sağlığı Sistemine Hasta Kontrollü Alternatifler) 1977 yılında Judi Chamberlin imzası ile yayımlanıyor. Bu kitap, Mad Pride hareketinin temel metinlerinden biri olarak kabul ediliyor.
‘Hasta’ tanımı zaman içinde tartışmaya açılıyor. Aslında sistemin ‘hasta’ olduğu ve insanları delirttiği kimilerince vurgulanıyor. “Belki de hastalık yoktur, farklılıklar ve güç ilişkileri vardır” görüşüne inananlar yıllar içinde fikirlerini ve deneyimlerini paylaşıyor.
Örneğin psikiyatrist Thomaz S. Szasz, 1960 yılında The Myth of Mental Illness (Akıl Sağlığı Efsanesi) adlı çalışmasını yayımlıyor ve akıl hastalığının bir mit olduğunu iddia ediyor. Erving Goffman “akıl hastaneleri size iyi gelmeyecek” derken Michel Foucault toplumsal kodlara odaklanacak, kontrol ve disiplin mekanizmaları ile konuyu ilişkilendirecekti.
Mad Pride: A Celebration of Mad Culture (Delilerin Onur Yürüyüşü: Deli Kültürünün Kutlanması) adlı kitapta kendi hikâyesini anlatan ‘deli’ler yer alıyor. Bu kitap hareketin önemli çalışmaları arasında yer alıyor.
Mad Studies (Delilik Çalışmaları) akademideki yerini sağlamlaştıracağa benziyor. Queen Margaret Üniversitesi MSc Mad Studies yüksek lisans programı* 2021-2022 yıllarında ilk öğrencilerini kabul etti. Dünyada bu alandaki ilk yüksek lisans olarak anons edilen programa öğrenci olarak katılabilmenin şartları arasında ‘delilik’ deneyimine sahip olmak da yer alıyor.
Mad Pride’ın olmazsa olmazlarından biri ‘bed push’ gösterisi. Konser, şiir dinletisi, film gösterimlerinin yanı sıra ‘bed push’ geçişlerinde psikiyatrinin gücünü kötüye kullananlara, tanı konulmuş kişilerin onayı alınmaksızın yapılan tedavilere eleştiri getiriliyor.
Mad Pride’ın kurucuları, ilk elden ‘delilik’ deneyimi yaşayan Mark Roberts, Simon Barnett, Robert Dellar ve Pete Shaughnessy.
Bu gruba dâhil bazı kişiler kendilerini ‘survivor’/‘hayatta kalan’ olarak tanımlıyor. Gruptan tanıdığım birine bunun ne anlama geldiğini sorduğumda, iki anlamı olduğunu söyledi. İlk anlamı yaşanan bunca travmaya rağmen hâlâ hayatta kalabilmek. İkinci ve asıl kastettikleri anlamı ise psikiyatriye rağmen ayakta kalabilmek. Az önce yukarıda bahsetmiş olduğum Chamberlin** de kitabın ön sözünde buna değiniyor.
Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak.
* https://www.qmu.ac.uk/study-here/postgraduate-study/2022/msc-mad-studies/
** https://power2u.org/judi-chamberlin-her-life-our-movement/