Dışişleri bakanlıkları, ülkelerin dışa açılan vitrinleri niteliğindedir. Eldeki en iyi ürünler, eşyanın tabiatı icabı, vitrinde teşhir edilir. Dışişleri bakanlıklarına giriş için ayrı sınav yapılmayan ülkelerde de, devlet memurluğu sınavlarında en yüksek puanları alanlar, hep dışişleri bakanlıklarına yerleştirilir.
Türk hariciyesi, köklü bir geleneğe sahip, Dünya’nın önde gelen saygın diplomasi ekollerinden biridir. Hariciyemizin bu itibarı, her zaman için iyi yetişmiş seçkin bir diplomat kadrosuna sahip olmasından kaynaklanır. Yeterlilik ve yarışma niteliğindeki dışişleri giriş sınavları, hatır gönülün işlemediği, FETÖ kumpasına maruz kaldığı birkaç yıl hariç şaibenin bulaşmadığı, Türkiye’nin en ciddi ve zor sınavları olarak haklı bir ün yapmıştır. Büyük bir titizlikle seçilen diplomatlar, Bakanlığa girdikten sonra da usta/çırak ilişkisi içerisinde pişerek yetişirler.
Dışişleri'ndeki tayin ve terfiler, başkanlık sistemine geçilmeden önce, müsteşar ve yardımcılarından oluşan sekiz kişilik bir komisyon tarafından yapılırdı. Bazen gece yarılarına kadar süren komisyon toplantılarında, her memurun sicili, daha önceki yurt içi ve yurt dışı görev yerleri, o yıl içerisindeki performansı tek tek değerlendirilerek karara bağlanırdı. Kıdem ve liyakata önem verilirdi. Müsteşar ve yardımcıları ortadan kaldırılınca sicillerin de olmadığı bir ortamda, bu sistem temelinden sarsıldı. Yeniden yapılandırılan komisyon, halen ne kadar işlev görüyor bilemiyorum.
Gelin görün ki bir süredir Dışişleri Bakanlığı, personel yönetimi açısından pek parlak bir görüntü vermiyor. Hatalar zinciri, herhangi bir planlama yapılmadan, sırf dış temsilcilik sayısı itibariyle ilk beşe girebilmek sevdasıyla, olduk olmadık yerlerde büyükelçilikler açılmasıyla başladı. Bir ülkenin başkentinin mutena bir semtinde güzel bir bina bulup bayrak çekmekle iş bitmiyor. İçleri yeterli sayıda ve nitelikli personelle doldurulmadan yeni açılan büyükelçiliklerden istenilen verim elde edilemiyor. Artan personel açığını kapatmak amacıyla, Bakanlığa sıkı bir elemeden geçirilmeden fazla sayıda yeni memurlar alınıyor. Eski Türkiye’de her yıl Dışişleri'ne giren diplomat sayısı 25-30’u geçmezken, bu sayı şimdilerde, 75-100 arasında değişiyor. Sayı artınca, ister istemez kalite de düşüyor.
Giderek artan siyasi büyükelçi atamaları yetmezmiş gibi, bir süredir üst düzey merkez görevlerine de dışarıdan atamalar yapılıyor. İlk aşamada personel , idari işler gibi birimlerin başına; teftiş ve dış politika danışma kurulu üyeliklerine meslekten olmayan kişiler atandı. Sınav komisyonlarına partili bir bakan yardımcısı başkanlık ediyor. Gerekçe olarak da, bu gibi işlerde diplomat çalıştırılmasına gerek olmadığı gösteriliyor.
Personel deyip geçmeyin. Personel başkanlığı, yeni adıyla, ”insan kaynakları dairesi”, atamalardaki tercihleriyle dış politikanın şekillenmesine doğrudan etki eder. 657 sayılı personel kanununu ezbere bilmek ,Dışişleri Bakanlığı'nda personel işlerini yönetmek için yeterli olmaz .Bakanlıkta her çalışanın kayıtlı sicilinin yanı sıra, yılların birikimiyle kulaktan kulağa dolaşarak ortaya çıkan ayrı bir “koridor sicili” vardır. Koridor sicili hiç şaşmaz, dosyaya bakılarak da öğrenilemez. Personel başkanlarının geniş bir genel kültür haznesine sahip olmaları gerekir. Yurt dışı atamalar hazırlanırken, gidilecek ülkedeki iklim koşullarından tutun, okul durumuna kadar tüm ayrıntıları araştırıp bilmek zorundadır.
Siyasi tercihle dışarıdan atanan büyükelçiler, merkeze döner dönmez daha önce mensup oldukları kurumlara iade edilirken, şimdilerde Dışişleri bünyesinde tutulmaya başlanıldı. Vekaletle çalışan genel müdür büyükelçilerin kararnameleri neredeyse bir yıldır imzada beklerken, bir ay önce merkeze dönen siyasi atama bir büyükelçinin atama kararnamesi jet hızıyla çıkıyor. Bakanlığa 40 yılını veren diplomatların çoğu bir kez büyükelçilik yaparak kariyerlerini tamamlarken, siyasi atamalardan 2-3 tur büyükelçilik keyfi çatanlar var.
Dışişleri çalışanları yurt dışı görevlere atama kararnameleri ile tayin edilir. Büyükelçi kararnamelerinin belirli bir takvimi yoktur. Siyasi otoritenin takdirine bağlı olarak istenildiği zaman çıkarılır. Büyükelçilik yaşı gelmiş diplomatların genellikle ilk ve orta öğretimde çocukları bulunmadığı, ev kiralama ve eşya nakli gibi dertleri olmadığından büyükelçiler bakımından kararnamelerin zamanlaması büyük bir sorun yaratmaz. Ama meslek ve konsolosluk ihtisas memurları (KİM) için durum farklıdır. Mutat uygulamaya göre, her yılın ilk aylarında yıl içerisinde münhal hale gelecek görev yerleri için göstermelik de olsa tercihler alınır. En geç mayıs/haziran aylarında memurların tayin yerleri belli olur. İstisnai haller dışında ağustos/eylül aylarında da yeni görev yerlerine intikaller gerçekleşir. Hatta İngiltere gibi bazı ülkeler, tayinleri 1 yıl öncesinden ilan ederek diplomatlarını gidecekleri ülkelerin dillerini öğrenmeye teşvik ederler.
Maalesef son iki senedir meslek memurları ve KİM’lerin atama kararnamelerinde geçmişte hiç olmadığı kadar gecikmeler yaşanıyor. Geçen yıl ancak eylül sonunda tekemmül ettirilebilen atama kararnamelerinden, bu yıl da ağustos ayının sonuna yaklaşılmasına rağmen hala ses yok. Eğitim çağında çocuğu olan diplomatların halini bir düşünün. Yurt dışına tayin bekleyenler çocuklarını ne yapsınlar? . Yabancı ülkelerde okullar genelde ağustos ayı başında açılır. Yavrusunu Türkiye’de yanında bırakabileceği bir yakını olan var, olmayanı var. Çocuklar açısından bakıldığında, zavallılar zaten pandemi nedeniyle, 2-3 yıl doğru dürüst bir eğitim göremediler. Şimdi de koca bir seneyi daha kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar.
Yurt dışından merkeze dönenlerin bir de kira sözleşmelerinin ihbar sürelerine uyulmadan feshedilmesi sorunu var. Zemheri ayının ortasında ev taşımanın güçlükleri de işin cabası. Sorun çok, ama diplomatları düşünen yok.
42 yıl görev yaptığım dışişlerinden emekli olduktan sonra hiçbir zaman ”biz ayrıldık, bakanlık bitti” demedim. Her yapılanı yanlıştır diye eleştirmeyi de doğru bulmuyorum. Bugün Türkiye’yi çevreleyen sorunların bizlerin çalıştığı dönemlere göre daha çetrefilli olduğu da bir gerçek. Dışişleri'nin işi zor, ancak bu sorunlarla başa çıkabilecek yetişmiş kadroları da var. Yeter ki danışmanlar ordusuyla çalışmak yerine, diplomatların sesine kulak verilsin. Hariciyemizi farklı kılan ilkeler ve uygulamalar değişmesin.