Anayasanın en az altı maddesine aykırı olan 'Elektrik Piyasası Yasası'nı Erdoğan onaylıyor, yasa Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giriyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nı fiilen askıya alan, anayasanın eğitim birliği maddesine açıkça aykırı olan Maarif Vakfı Yasası Meclis’te kabul ediliyor.
Danıştay ve Yargıtay’ı fiilen sıfırlayan yasa Meclis’e gönderiliyor. Anayasanın en az beş maddesine aykırı olan bu yasa yüksek yargıyı açıkça AKP’nin organına dönüştürüyor.
Şirketlere kayyım atanmasıyla ilgili öngörülen yeni düzenleme anayasanın en az dört maddesine aykırı. Bir şirket hakkında “casusluk” ya da “devlet sırrını ifşa etmekten” soruşturma açılırsa, o şirkete kayyım atanıyor, el konuyor.
Çeşitli yasalarda anayasaya aykırılıkları tek tek saymaya gerek yok. Ama, bunlara toplu olarak bakınca, ortaya çıkan tablo feci:
AKP kendi ideolojisine göre, yeni bir toplum yaratma yönünde büyük adımlar atıyor.
Ve bu arada yine anayasaya aykırı olarak, milletvekillerinin İstanbul’da evleri aranıyor, Muş’ta arabaları aranıyor. Bir başka ülkede olsa, orası birbirine girer, burada sıradan bir polisiye olayı.
Ve bu arada 138 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasından sonra, onları yargı önüne götürecek süre için düğmeye basılıyor.
Daha ne olsun? Hazırlıkları ve olgunlaşması daha önceye dayansa da, bütün bunlar son üç gün içinde gerçekleşen aykırılıklar.
Bu açıkça AKP darbesi, sivil darbe.
Başkanlık, partili cumhurbaşkanı ya da bilmem ne formüllerini hepimiz tartışaduralım, ortada fiilen oluşan yeni bir düzen var.
Demokratik hukuk devletinin askıya alındığı, otoriter rejimin bütünüyle keyfiliğe bağlandığı fiili bir düzeni yaşıyoruz.
Bir genel seçimde, her biri ayrı ayrı, bir iktidarı bir daha o koltukta asla tutmayacak bu uygulamalara rağmen, topluma ölü toprağı serpilmiş gibi.
Medya desen, zaten yok edilmiş. Bir kaç gazete kalmış, gerisi teslim olmuş.
Sivil toplum desen, zaten ağzını açan içeri atılmış.
Üniversiteler desen, zaten ağzına kilit vurulmuş, sesini çıkartanı, işten atıyorlar.
Eee, muhalefet partileri?
Üç muhalefet partisinin üçünün içinde de, huzursuzluk ve hatta MHP’de olduğu gibi, kavga var.
CHP’de, bitmeyen genel başkan arayışı,
MHP’de haklı olarak yeni bir genel başkan arayışı, ama kurultay karmaşası,
HDP’de itiş, kakış, fikir aykırılıkları.
Tablo bu.
Buna bir de Meclis faaliyetleri ekleniyor ki, yürekler acısı.
Önceki akşam Meclis’te Türkiye’nin eğitim düzenini allak bullak edecek, anayasaya aykırılıklarla dolu, toplumun temeline uzun dönemde dinamit atan Maarif Vakfı Yasası kabul ediliyor.
Oylamaya bakın:
Toplam 550 milletvekili var, oylamaya 273 milletvekili katılıyor, bu yasa için 243 kabul oyu ve sadece 30 red oyu kullanılıyor.
Meclis’te üç muhalefet partisinin toplam milletvekili sayısı 233, CHP 134, HDP 59, MHP 40. Ama, kullanılan red oyu sadece 30, muhalefetin dokuzda biri Meclis’te.
Hepsi gelse, yasa yine geçecek, orası ortada, AKP’nin iktidar çoğunluğu var. Ama, gelin, katılın ve zorlayın. Yok, her dokuz muhalefet milletvekilinden sadece biri orada.
O yasa, bu yasa, onların hepsine toplu olarak bakıldığında, ortada ne anayasa kalıyor, ne demokratik rejim.
Milletvekillerinden şirketlere kadar uzanan sindirme, hukuku hiçe sayma ile birleşiyor ortaya baskıcı bir rejim çıkıyor.
Bu yapılanlara bakıldığında, başkanlığa filan gerek yok. Fiilen otoriter bir rejim gerçekleşmiş bulunuyor.
Başkanlık bu fiili durumun neredeyse, lüks şapkası niteliğinde. Yasalarla istediği gibi oynuyor, toplumu yeniden kendi ideolojisine göre dizayn ediyor.
Türkiye’nin çoktan bozulan DNA’sı, delik deşik hale geliyor.
Türkiye’de bunlar yaşanırken, dünyada ibretlik olaylar eksik değil. Bunlardan biri Almanya’da.
Reinhold Hanning 94 yaşında, 23 yaşında iken SS subayı. SS, Hitler’in özel koruma timi, Führer’e kesinlikle sadık birlikler. Ölümüne faşist birlikler.
Hitler kendi ülkesini ve dünyayı yakıp yıkıyor, milyonlarca insanı ölüme gönderiyor, SS kıtaları onun emrinden çıkmıyor, gözleri o kadar körelmiş.
Hanning onlardan biri. Hitler’in sadık bendesi olarak, Ausschwitz toplama kampında görevli. Bir milyon insanın ölüme gönderildiği, gaz odalarında yakıldığı Ausschwitz’de muhafızlık ve bekçilik yapıyor, 1930’ların ikinci yarısında ve onu izleyen yıllarda. 170 bin insan onun bekçiliğinde ölüme gidiyor.
Bugün 2016, aradan 71 yıl geçiyor, Hanning 94 yaşında.
Onca insanı ölüme götüren ve onlarla işbirliği yapanlar için zaman aşımı yok, Hanning geçenlerde yargı karşısına çıkıyor. 94 yaşında beş yıl hapse mahkum ediliyor.
Yargı kararından sonra 70 yıl öncesine gidiyor:
“Çok pişmanım, insanlık dışı bir örgütün üyesi oldum ki, o örgüt masum insanları ölüme gönderdi, ailelerini acı ve sefalete sürükledi.”
Üç “ahlak dersi” var.
94 yaşında cezaevi. Belki bir teselli olarak, hak yerini geç de olsa, buluyor. Acılar insanların yanına kalıyor.