Yağma yok, iyi bir karar ama yemezler!
Tayyip Erdoğan nasıl olduysa, on yedi yıllık iktidarında kendi kararından ilk kez bu ölçüde net bir geri adım atıyor. Termik santrallerin bacalarına filtre takılma süresini iki buçuk yıl daha erteleyen yasayı veto ediyor.
Erdoğan, dün veto kararıyla ilgili "Halkımızın zehirlenmesine izin vermeyiz" diyor. Veto kararı ve bu sözler gerçekten iyi ve yerinde de... Madem "Halkımızın zehirlenmesine izin yok", o zaman şu sorulara da yanıt vermesi gerekiyor:
* Filtre takılmasını iki buçuk yıl erteleyen yasayı kendisi önceden bilmiyor mu? Bal gibi biliyor, aksi mümkün mü?
* Daha önceden kabul edilen bir yasaya göre, filtre takılması neden 2019 sonuna bırakılıyor? Filtre için daha başlangıçta neden bu kadar bekleniyor?
* Yasa, Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilmeden önce komisyonda tartışmalara yol açıyor. Erdoğan neden o aşamada müdahale etmiyor?
"Halkımızın sağlığı" aklına neden bu kadar geç düşüyor?
Geç düşüyor, çünkü...
1. Sosyal medyada bu yasayla ilgili müthiş bir kampanya yürütülüyor. Doğru ve gerçek haber yapan bir kaç TV kanalı, bir kaç gazete ile sosyal medyadaki muhalefet çığ gibi büyüyor.
Buradan çıkan ders, demek ki, "iyi ve yerinde muhalefet" bunlara geri adım attırabiliyor. "Dediğim dedik" inadının yavaş yavaş sonuna gelindiğini gösteren bir işaret olarak.
2. Erdoğan açısından çok ve fakat çok daha hayati bir durum var:
Erdoğan’ın oyları geriliyor, halkın çoğunluğu artık iktidar değişikliği istiyor.
Nasıl mı belli? Son olarak iki anket var. Biri geçen pazar günü Halk TV’de Konsensüs Araştırma sorumlusu Murat Sarı tarafından açıklanıyor. Barış Pınarı Harekâtı'nın zirve yaptığı günlerde, 26 Eylül-17 Ekim arasında yapılan ankete göre:
a) Sabah akşam bütün kanallarda Barış Pınarı Hârekatı konuşulurken, "halkın en önemli sorunu geçinme sıkıntısı, ekonomik sıkıntı" olarak ilk sırada yer alıyor. Barış Pınarı Harekâtı üçüncü sırada. İnsanlar geçinemiyor, büyük sıkıntı içinde, ayrıca koca koca firmalar iflas ediyor, başka ne olacak ki!
b) Aynı ankette 26 Eylül ile 17 Ekim arasında Erdoğan’ın oyu yüzde 45 dolayında.
Zurnanın zırt dediği yer... Dün PİAR’ın anketi açıklanıyor. 19-24 Kasım arasında, yani Konsensüs Araştırma’dan bir ay sonra yapılan ankette Erdoğan’ın oyu yüzde 39.7’ye düşüyor. Bir ayda 5.3 puan kayıp.
Prestij kaybettiğini muhtemelen kendisi daha iyi görüyor. Bu kaybın "iktidar kaybına yolculuk" olduğunu kendisi daha iyi anlıyor.
Aniden "halkın sağlığı" aklına geliyor, vetoyu basıyor!
Dün sabah veto gerekçesini açıklarken, "halkın sağlığı" sözlerine eklediği cümle, kendisini açığa vuruyor. Aynen şöyle söylüyor:
"Daha önce filtrelerin takılmasıyla ilgili erteleme yapıldı."
Harika! Kim erteledi? Sen! O zaman "hakın sağlığı" önemli değil miydi? Şimdi "halkın sağlığı" neden aniden önem kazanıyor?
Neden kazanacak, "iktidar elden gidiyor" da ondan!
Dolayısıyla, bu veto önce kendisine, sonra yasaya olumlu oy veren partisi AKP ve arka bahçesi MHP’ye, en son da CNN Türk’e.
T24’te dün Mehmet Tezkan’ın yazısına katılmıyorum. Tezkan, veto ile "Erdoğan’ın muhalefete 90’dan çaktığını" yazıyor. Bu yasanın oylanırken, genel kurula büyük çoğunluğu ile katılmadığından hareketle, "muhalefete çaktığını" öne sürüyor. Doğru katılmadı, eleştiriyi hak ediyor bu muhalefet. Ama, ondan önce vetonun öncesini, asıl kimlere "çaktığını" başka yerde aramak gerek.
Olaylarla gırgır geçmenin anıtı malum, "Zaytung". Günümüzün hiciv ustalıklarından biri de orada. Bugünlerde asgari ücretin belirlenmesi konuşuluyor ya Zaytung dün bir tweet atıyor:
"Asgari ücret görüşmelerinde gözler CNN Türk ve aHaber’de. Fazla paranın zararını ilk hangisi anlatacak."
Her zamanki gibi, harika bir gırgır geçme.
Malum, filtre takmak ertelendiğinde, "yasanın faziletini" anlatmak görevi CNN Türk’e veriliyor, filtre takmanın "zararlarını" CNN Türk anlata anlata bitiremiyor. Tarihe geçecek bir skandala imza atarak, "yandaş medya nasıl olunur" konulu ders kitaplarına unutulmaz bir sayfa ekliyor.
Erdoğan bir de CNN Türk’ü veto etmiş oluyor.
Kendisini, kendi partisi AKP’yi, arka bahçesi MHP’yi, yandaş medyayı açıkta bırakıyor.
"Halkın sağlığı" üzerine titreyen, uçan kuşun bile kendisinden sorulduğu bir kişiden, hele de iktidar kaybına uğrarken, ben şimdi "halkın geçimini" de düşünmesini bekliyorum.
Halkın yarısından çoğu, son yıllarda sürekli "geçinemiyorum" diyor. Bu durumda:
"Doğalgaz, elektrik, benzin, mazot zamlarını geri almasını bekliyorum."
"Halkın sağlığı" kadar "halkın geçimi" de, hayati önemde değil mi?