Fırında çalışıyor, işi gece yarısına doğru bitiyor. İşinden (fırından) çıktığında, sokağa çıkma yasağı başlamış. Ama, o fırıncı!..
Evine giderken, polis çeviriyor, derdini anlatıncaya kadar, "polis cezayı basıyor".
Parası yok, geçimini zar zor sağlıyor, "sağlıyor" denirse!.. Hangi cezayı, nasıl ödeyecek?..
Genç bir adam. Birkaç gün sonra askere gidiyor. "Şu anda Siirt'te asker."
Ailesi harçlık olarak ayda ancak "100 lira" gönderebiliyor.
Ama...
"O 100 lira kendisine ulaşmıyor, banka el koyuyor, ödeyemediği ceza karşılığında!.."
Sadece o para mı?.
"300 liralık asker aylığı var, banka o 300 liraya da el koyuyor!.. Ödeyemediği ceza karşılığında!.."
Burası AKP'nin on sekiz yıldır yönettiği "hukuk devleti!.." Burada yasalar geçerli!..
O ceza sana hangi aykırılıkta, hangi haksızlıkta, nasıl kesilmişse kesilmiş olsun, "ödeyeceksin arkadaş!.."
Ertesi gün herkes senden "ekmek" bekliyor, sana ne beklerlerse beklesinler, sen de sokağa çıkma yasağı başlamadan fırından çıksaydın!..
Bu fantezi bir öykü değil, aynıyla vaki, gerçek bir olay.
İki gün önce CHP Gaziantep milletvekili Bayram Yılmazkaya Meclis kürsüsünde anlatıyor.
O olay ne kadar gerçekse, geçen hafta Bartın ve Zonguldak'ta yaşananlar da, o kadar gerçek.
Yaklaşık sekiz gün boyunca...
Yaklaşık "200 köy ve bine yakın mahallede elektrik kesintisi" yaşanıyor.
Bırakın sekiz günü, sekiz dakika elektrik kesilse, neler yaşandığını hep birlikte biliyoruz.
Köylüler, mahalleli, hatta yörenin milletvekilleri Enerji Bakanlığı'na durumu iletiyor.
Yanıt basit:
"Orada dağıtımı özel bir şirket yapıyor, devlete bağlı bir firma sorumlu olsa, müdahale edebiliriz!.."
AKP özelleştirme yapmış, yapacak bir şey yok!..
Binlerce insan soğukta, elektriksiz!..
Aynıyla vaki, gerçek bir olay.
O olay ne kadar gerçekse, yine geçen hafta Bursa'ya bağlı Karacabey'de bir kasap dükkanında yaşanan dram da, o kadar gerçek.
Orta yaşlı bir kadın bir kasap dükkanına giriyor. Şöyle çevresine bakıyor ki, kimse yok, yine de, ezile büzüle kasaba:
"Bana beş liralık kıyma verebilir misin?.."
Beş liralık!..
Yani, en fazla 25 - 30 gram!.. Tutar mı o kadar, emin değilim.
Olay gerçek, CHP Bursa milletvekili Erkan Aydın iki gün önce Meclis kürsüsünden anlatıyor.
Oysa, her gün çekilen nutuklara göre...
"Ekonomi tıkırında..."
Sadece gıda fiyatları biraz yüksek, onu da "en kısa sürede çözüyoruz İnşallah."
Zaten görüyorsunuz, yüksek fiyattan gıda maddesi satanlara ceza üstüne ceza kesiliyor.
Mesele hâl yolunda girmiş bile!..
Kulakları çınlasın, bir zamanların muhteşem Ekonomi Bakanı Berat Albayrak durup durup ekonomi programları açıklıyor, unutmak mümkün değil, hatırlarsınız...
Ya "yeni normal", olmadı mı, "yeni ekonomi", o da olmadı mı, "yeni dengeleme", hatta o da tutmayınca, "değişim başlıyor" başlıklarıyla hepimizi heyecandan heyecana sürüklüyor.
İşte, o heyecan anlarında birinde, sanıyorum "değişim başlıyor" seansında, 2 Haziran 2020'de müjdeyi patlatıyor:
"Gıda enflasyonu ile mücadele kapsamında gıda üretimini artırmak için sulama yatırımlar yapılacak, sebze - meyve fiyatlarında dönemsel dalgalanmaların önlenmesi amacıyla sera yatırımlarının teşvik edilecektir."
Aynı müjde kapsamında Albayrak:
"Hâl Yasası ve Perakende Yasası en kısa sürede hayata geçirilecektir."
Kabul edelim ki, ne de olsa, "değişim başlıyor!.."
Ve biz bugün o "değişimin" sonuçlarını yaşıyoruz, gıda ürünlerinde katlanan fiyat artışlarıyla.
Enflasyonu frenlemek adına, dünyanın gelmiş geçmiş bütün iktisat teorilerine ve uygulamalarına taş çıkartan bir yaptırım, tam da o sırada başlatılıyor. Tam rejimin mantığına uygun olarak, firmalara emir veriliyor:
"Ürünlerinize zam yapmayın!.."
İktidara yaranma yarışına giren bazı firmalar da, o tarihte arka arkaya açıklıyor, "valla biz yapmıyoruz" diyerek!..
Derken, 30 Eylül 2020'de, yani dört ay önce Berat Albayrak yeni bir müjdeyle bizi ferahlatıyor:
"Finansal imkanları ürün ve hizmetlerinde fiyat artışı olarak yansıtan firmalarla çalışmayacağız."
Bu açıklama etkisini öyle gösteriyor ki, TÜİK bir yana, dünyanın önde gelen ekonomi gazeteleri sık sık haber yapıyor:
"Türkiye'de enflasyon yüzde 37!.."
Ama, hepimiz biliyoruz ki, bunlar Türkiye'yi kıskanıyorlar. Türkiye'ye hep bir komplo kurmaya çalışıyorlar.
Siirt'teki asker, Karacabey'deki kadın, elektrikler, gıda fiyatları...
Ve nutuklar...
Neresinden tutacaksınız?..
Sadece Berat Albayrak ile sınırlı değil, aslında AKP ile on sekiz yıldır, her alanda, bunun adı "yeni normal, dengeleme ve değişim!.."