Vakıf üniversiteleri ile devlet üniversitesi öğretim elemanları arasındaki maaş farkının giderilmesi için 17 Nisan 2020 tarihinde 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.11 ile bir düzenleme yapıldı ve Kanun değişikliği aynı gün yürürlüğe girdi.
Söz konusu madde hükmü "Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez" ile vakıf ve devlet üniversitesi öğretim üyeleri arasındaki maaş farkının giderilmesi amaçlandı.
Ancak Kanun değişikliği 17 Nisan 2020 tarihinde olmasına rağmen (duyduklarımız ve basına yansıyan haberlere göre) hala bazı okullarda bu eşitlik sağlan(a)madı.
17 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile birlikte öncelikle "eşitlemenin brüt mü yoksa net ücret mi" olacağı ve "bu düzenlemenin uygulanmaya başlama tarihi" ne olacağı soruları sorulmaya başlandı. YÖK, bu sorunları çözmek adına bir dizi Kararlar aldı. Özellikle Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulu'nun önceki Kararları ve 08.07.2020 tarihli ve 39 sayılı kararı ile bu kanuni düzenlemenin başlangıcının yeni sözleşme ile olabileceği ve ücretin net mi ya da brüt mü olacağı hususunu vakıf üniversitelerinin keyfiyetine bırakacağı yönünde görüş verdi.
Konu daha sonra bir vakıf üniversitesi öğretim elemanı tarafından Danıştay'a taşındı. Danıştay'ın 8'inci Dairesi öğretim elemanının lehine olacak şekilde yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karardan sonra Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yürütme Kurulu 17.03.2021 tarihli ve 12 nolu Karar alarak bunu üniversitelere gönderdi. Söz konusu Kararda "08.07.2020 tarihli ve 39 sayılı kararın Danıştay'a açılan dava sonucu yürütmenin durdurulduğunu" ifadesi ile duyurdu. Bu durumda YÖK'ün 39 nolu kararının dikkate alınmaması gerektiği yönünde önemli bir sonuç çıkmaktadır.
Ancak bu süreçte gözden kaçan çok önemli bir husus var ki o da öğretim elemanlarının aldıkları maaşlara ilişkin bazı istisnalar uygulansa zaten vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin eline daha fazla bir maaş geçecek ve hatta bu vakıf üniversitelerinin cebinden çıkmadan olacak. Nasıl mı? şöyle….
Kanunun gerekçesinde yer alan mali haklar ifadesidir. Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un gerekçesinin 11'inci maddesinde "vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarının mali haklarının Devlet yükseköğretim kurumlarında çalışan emsalleri ile eşitlenmesi öngörülmüştür." hükmü yer almaktadır.
Gerekçedeki "mali haklar" ibaresini şöyle yorumlamak gerekir; Devlet üniversitesi öğretim elemanının aldığı ücret dolayısıyla uygulanan vergisel avantajlar vakıf üniversitesi öğretim elemanlarının ücretleri için de uygulanmalı.
Ancak devlet üniversitesinde görevli bir öğretim elemanı ile vakıf üniversitesinde görevli bir öğretim elemanının ücretleri aynı mali hakları kapsamamaktadır. Mali hak kavramından anlaşılması gereken şey, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'nun 12, 14, ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3 ve ek madde 4 gibi bir kısım maddelerinde yer almaktadır. Söz konusu maddeler özetle YÖK tazminatı, üniversite ödeneği, eğitim/öğretim ödeneği gibi ödemeleri kapsamaktadır. Ve bu maddelerde yazan ortak ifade ise "damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz." şeklindedir.
Bunun anlamı devlet üniversitesi öğretim üyelerinin maaşlarından daha az vergi kesilmekte, matrahları daha düşük kalmakta, vergi dilimine çok daha geç girmekte ve dolayısıyla da daha az vergi ödemektedirler.
Daha anlaşılır bir ifadeyle 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'nun 12, 14, ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3 ve ek madde 4 uyarınca Devlet üniversitesinde çalışan bir öğretim üyesinin aldığı maaşa çeşitli vergi istisnaları uygulanmakta ve dolayısıyla da istisna uygulanan bu tutarlardan damga vergisi haricinde başka bir vergi alınmamaktadır. Ama bu haklar vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin maaşlarına uygulanmamaktadır.
Vakıf üniversiteleri Yükseköğretim Personel Kanunu'nun yukarıda belirttiğim maddelerini kendi öğretim elemanlarına uygularsa ceplerinden para çıkmadan net olarak ücretleri eşitleyebilecekler. Bu nedenle de hem Kanun hükmünü uygulamış hem öğretim üyelerine fazla maaş vermiş hem de sorunları çözmüş olacaklar.
Bunun için vakıf üniversiteleri Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin Yükseköğretim Personel Kanunu'na tabi olduklarına bu nedenle de Yükseköğretim Personel Kanunu'nun 12, 14, ek madde 1, ek madde 2, ek madde 3 ve ek madde 4 gibi bir kısım maddelerinden dolayı alacakları maaşlarına istisna hükmünü uygulayacaklarına dair bir özelge talep etmeleri gerekiyor. Hatta bazı üniversitelerin bu şekilde uyguladıkları yönünde duyumlar da gelmektedir.
Zaten 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu'nun 1'inci maddesi "2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda yer alan öğretim elemanları tanımına giren personeli sınıflandırmak, aylıklarını ve ek göstergelerini düzenlemek, derece yükseltilmesi ve kademe ilerlemesinin şekil ve şartları ile, sosyal haklardan yararlanma, ek ders ücreti, üniversite, idari görev ve geliştirme ödeneklerinin miktarını tespit etmek, emekli ve yabancı öğretim elemanlarının sözleşmeli olarak çalıştırılma usul ve esaslarını belirlemektir."
Yükseköğretim Personel Kanunu'nun kapsamını düzenleyen 2'nci maddesi de "2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi üniversite öğretim elamanlarının aylık, ödenek ve sair özlük haklarını kapsar." Şeklindedir.
Buna göre Yükseköğretim Personel Kanunu'nun kapsamına m.1 ve m.2 uyarınca vakıf ya da Devlet üniversitesi öğretim elemanı ayrımı yapılmadan "2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi üniversite öğretim elamanları" ifadesi kullanarak 2547'ye tabi olan tüm öğretim üyeleri girmektedir.
Ezcümle vakıf ve devlet üniversitesi öğretim elemanları Yükseköğretim Personel Kanunu'na tabi olması nedeniyle bu kanundaki istisnaları düzenleyen hükümlerin tüm öğretim elemanlarına uygulanması gerekmektedir. Bu hâlâ sorun olarak görülüyorsa konu GİB'e ivedilikle taşınıp özelge talep edilmeli ve çözülmelidir.
Murat Batı kimdir? Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı. Çalışma hayatına 2002 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nda “devlet gelir uzman yardımcısı olarak” başladı. Kariyerine akademide devam etmek üzere bakanlıktaki görevinden ayrıldı. Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı. “Vergi Hukuku (Genel Hükümler)”, “Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı”, “Türk Vergi Sistemi” kitapları yayımlandı; 40'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı. Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini sürdürüyor. |