Neden ben aşı olamadım da hastanede sekreter olarak çalışan komşum hastalar ile birebir ilişkide olmadığı halde aşıya erişti? Neden aşı olan arkadaşım seyahat edebilirken ben evde oturuyorum? Neden amcamın oğlu evden çalışabiliyor, ben her gün işe gidiyorum? Başladığı aylarda hepimizi tehdit eden Koronavirüs salgını ile mücadele ilerledikçe bu tür soruların da sayısı artıyor. Uzmanlar diyor ki, bu soruların ardında sadece merak yok, kıskançlık da var.
Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi bu haset etme hallerine birer isim bularak “ayrıcalık kıskançlığı” adı altında sınıflandırmış. Evden çalışma hasedi, test hasedi, aşı hasedi, tatile gitme hasedi bunların birkaçı. Aynı kıskançlık hallerine ülkeler arasında da rastlamak mümkün. Almanya mesela aile hekimlerine aşı yaptırabilme bürokrasisi ile boğuşadursun İngiltere 22 milyon vatandaşına ilk dozu vurdu bile. Hem de muayene sahibi doktorlar sayesinde. Bu rakam Almanya’da 6 milyonu bile bulmadı. AB’nin İngiltere hasedi diplomatik bir krize dönüştü adeta. Konsey Başkanı Charles Michel’in, “Amerika ve İngiltere kendi ülkelerinde üretilen aşılara açıkça ihracat yasağı koydu” sözlerinin üzerine İngiltere dışişleri bakanlığı, AB’nin Londra temsilcisini makamına çağırdı. Bu tür eylemler diplomaside sert bir tepki olarak değerlendiriliyor. Michel’in ihracat yasağı iddialarını yalanlayan İngiltere Başbakanı Boris Johnson, ülkesinin aşı milliyetçiliğini şiddetle kınadığını hatırlattı. İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab da Michel’e bir mektup yazarak sözlerinin kendisini ne kadar öfkelendirdiğini anlattı. Avrupa Parlamentosu’nun Muhafazakar Partiler Grup Başkanı Manfred Weber de İngiltere dışişleri bakanına öfkelendi. Attığı tweette Weber, “Raab öğretmenlik yapmayı bıraksın da AB ülkelerine ne kadar aşı ihraç ettiğini rakamlarla açıklasın” dedi. Yine tartışmaların ucunda AstraZeneca var. Şirketin genel müdürü daha önce, İngiltere ile yapılan sözleşmede, İngiltere’nin ihtiyacı karşılandıktan sonra aşı ihraç edebileceklerine dair bir madde olduğunu itiraf etmişti. Salgının başında mücadele yollarında bocalayan İngiltere’nin başarısını teslim etmek gerekiyor. Avrupa’da bilimsel araştırmaya, aşının üretimi ve satın alınmasına en fazla para yatıran İngiltere, hem bunun hem de AB bürokrasisinin içinde olmamanın meyvelerini topluyor. Bu tartışmaların en kötü tarafı AB kulislerinde, birliğin gereğinden fazla aşı ihraç ettiğine dair şikayetlerin giderek artması. Zira, AB de ihraç yasağı koyarsa, ki bunun yasal yolunu açtı, üçüncü ülkelerin aşıya erişimi giderek zorlaşacak.
Zorlaşacak mı gerçekten? Sanmıyorum. Çin de Rusya da adeta kim daha fazla aşı ihraç edecek yarışı içinde. 69 az gelişmiş ülkeye aşı bağışında bulunan Çin, 43 ülkeye de aşı ihraç ediyor. Şu ana kadar Çin, dünyaya yarım milyar doz aşı eriştirme sözü verdi. Çin’in aşı verdiği ülkeler arasında Macaristan, Sırbistan, Karadağ gibi Avrupalı ülkeler de var. Çin, Avrupa İlaç Ajansı EMA’ya aşı lisansı için henüz başvurmadı bile. Rusya ise başvurusunun sonuçlanmasını bekliyor. Avrupa’dan aşı talebi şiddetle artan Rusya, Sputnik V aşısını Avrupa’da üretmek için de kollarını sıvadı. Rusya’ya kapısını ilk açan ülke İtalya oldu. İtalya böylece ihtiyaç duyduğunda ilk yardım elini uzatan Rusya’ya gönül borcunu da ödemiş oldu. Çin ve Rusya aşı üretmek ve ihraç etmekte hızla ilerlerken Avrupa medyasına da bu ülkeleri, aşı diplomasisi yürüttüğü iddiası ile eleştirmek düşüyor. Rusya kendi vatandaşlarını ihmal etmek, Çin de başta Afrika ve Balkanlar olmak üzere bazı bölgelerde imajını düzeltiyor olmakla suçlanıyor. Gazetede yayınlanan haber ve yorumlarda da başta söz ettiğim kıskançlık duygusunu hissetmek mümkün. Kıskançlığın dozunun AB ülkelerinde bu kadar yüksek olması da enteresan. Ama endişe etmeyin Avrupa bunun da analizini yapıyor.
Berlinli psikoanalist Eckehard Pioch, kıskançlığın karşılaştırma yapmakla yaşadığını ifade ediyor bir makalesinde. Başkasının sahip olduğu ya da yapabildiği şeye ben niye sahip olamıyorum ya da yapamıyorum duygusu hasetlik olarak çıkıyor su yüzüne. Temelinde aslında her şeye ben sahip olmalıyım dürtüsü var. Kıskançlığın Antik Yunan’dan beri güncel bir konu olduğunu hatırlatan Pioch, bu duygunun olumlu taraflarını da hatırlatıyor ve diyor ki, “Yapıcı kıskançlık olmadan ne insan hakları ne eşitlik mücadelesi ne de sosyal devlet olurdu.” Ayrıca kıskançlık yaratıcılığı da körüklüyormuş. Kıskanç olmakta fayda var diyeceğim ama dilim varmıyor!