Köln
Avrupa İlaç Ajansı EMA’nın, Amerikan şirketi Moderna aşısının kullanımını tavsiye etmesi, AB Komisyonu’nun da kullanım izni vermesi Koronavirüs kıskacındaki Avrupalıları rahatlattı. Moderna aşısının önümüzdeki haftadan itibaren yine eş zamanlı olarak AB ülkelerine dağıtılmasına planlanıyor. EMA üç gün önce de söz konusu aşının izni için toplanmış, ancak cevaplanması gereken pek çok soru olduğu için tavsiye kararı alamamıştı. Moderna’nın aşısı da daha önce lisans alan BioNTech/Pfizer aşısı gibi mRNA yöntemi kullanılarak bulunan bir aşı ve iki doz vurulması gerekiyor. BioNTech/Pfizer’ınkinden farklı olarak - 70 değil, -20 derecede depolanabiliyor ve çözüldükten sonra da 5 gün değil, 30 gün buzdolabında saklanabiliyor. Moderna aşısı, AB’nin doz başına 18 Euro ödeyerek satın aldığı en pahalı aşı aynı zamanda. BioNTech/Pfizer aşısının birim fiyatı 12 Euro.
Moderna İlaç firması bundan tam 10 yıl önce Amerika’da kurulmuş. Şirketin Genel Müdürü, Stephane Bancel, aşıyı ocak ayında, Çin Koronavirüsü'nün genetik yapısını açıkladıktan sonra iki gün içinde bulduklarını ifade ediyor. Tabii iki günlük çalışmanın ardında Harvard üniversitesinin yıllardır sürdürdüğü genetik araştırmalar yatıyor. Harvard’da çalışan Kanadalı kök hücre biyoloğu Derrick Rossi, önce RNA’yı bir virüs ile karşılaştığında antikor üretmesi için insan hücrelerine mesaj iletecek biçimde değiştirecek bir yöntem keşfetti. Daha sonra Rossi, bir biyoteknoloji firması kurmak için sermaye toplamaya başladı. Yine Harvard’tan Tim Springer ilk yatırımcı oldu. Onu başka araştırmacılar izlediler. Bunlardan biri de Lübnan doğumlu Ermeni kökenli Noubar Afeyan. Afeyan, Türkiye’de yaşamış bir Ermeni ailenin torunu. Afeyan verdiği demeçlerde sık sık, bir süre birlikte yaşadığı ve Lübnan’da 101 yaşında hayatını kaybedeb büyük teyzesi Armenuhi’den çok şey öğrendiğini söylüyor. Teyzesinin kocası Osmanlı ordusunda çalışan bir doktormuş, Ermeni tehciri sırasında trenle Suriye’ye sürülürken, Bağdat demiryolunu inşaa eden Almanlar tarafından, Almanca bildiği için işe alınarak kurtulmuş. Biyokimya alanında doktora yapan Nubar Afeyan, yalnızca Amerika’da değil küresel çapta da girişimcilik, inovasyon, risk sermayesi, biyoloji mühendisliği, ilaç geliştirme, tıp teknolojileri ve yenilenebilir enerji konularında konferanslar veren bir bilim insanı. Genel Müdür Fransız Bancel’i işe alan da Afeyan olmuş. Bancel, başlangıçta mRNA yöntemine şüpheyle yaklaşmış ve ikna olması epey sürmüş. Hatta New York Times, Barcel’in %5 başarı şansı tanıdığı, ancak başarı sağlanırsa da bu yöntemle bir çığır açılacağını düşündüğünü yazıyor.
Moderna mRNA alandaki ilk başarısını 2013 yılında elde etmiş. Şirket, İsveç İngiliz ortaklı AstraZeneca ile yöntemin bazı kanser türlerinde kullanımını araştırmak için beş yıllık bir sözleşme imzalamış. AstraZeneca, Moderna’ya bu beş yıl için tam 240 milyon dolar ödemiş. Bunu başka ortaklıklar izlemiş ve Moderna, 2018’de Amerikan borsasına açılarak iki yıl içinde değerini yarım milyardan 7 milyar dolara çıkarmış. Şirketin yıllık cirosu 100 milyon dolar. Borsadaki asıl patlama Amerikan Başkanı Trump’ın şirkete aşı çalışmalarını hızlandırması için 950 milyon dolar destek verdiğini ve 200 milyon doz aşı ısmarladığını açıklamasından sonra olmuş. Geçen yıldan bu yana Moderna’nın borsadaki değeri 7 kat artmış ve neredeyse 50 milyar doları bulmuş. Şirket sadece Koronavirüs aşısı değil, kanser ve az görülen metabolizma hastalıklarına karşı bulduğu ilaçlar sayesinde de borsadaki değerini koruyor. Uzmanlar, Moderna’nın ilaç sektöründe küresel bir oyuncu olma potansiyeline sahip olduğunun altını çiziyorlar.
Moderna aşısına verilen onay Avrupa için son derece önemli. Zira BioNTech aşısına aynı anda kavuşan AB ülkelerinde şu an tam bir karmaşa yaşanıyor. Her ülke ısmarlanan aşının yetmeyeceğini anladı çünkü ve birlikte hareket etmekten adeta pişman oldu. Her ne kadar AB Sağlık Komiseri Stella Kyriakides, "Sorunun kaynağı siparişlerin sayısı ile ilgili değil, üretim kapasitesindeki küresel darboğazla ilgili" dese de vatandaşlar huzursuz. BioNTech yöneticisi Uğur Şahin de AB’nde tedarik sorunu olabileceğini söylemişti. Pfizer ile birlikte üretimi artırmaya çalıştıklarını belirten Şahin, Avrupa'da diğer aşılara henüz onay verilmediği için oluşan boşluğu, kendi aşılarıyla doldurmak zorunda olduklarını anlatmıştı. AB, hangi aşının daha çabuk lisans alacağını hesaba katmadığı için pek çok şirketten birden aşı ısmarladı. Ortak aşı ısmarlamasının bir nedeni de fiyatta indirim yapma şansına sahip olmaktı. Gerçekten bir aşı kıtlığı olmalı ki, başta İngiltere ve Almanya olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde, aşıların ikinci dozunun daha sonra yapılması planlanıyor. Ancak bu konuda uzmanlar ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı başka aşı gerektiren hastalıklardan yola çıkarak iki doz arasındaki süreyi uzatmanın sorun yaratmayacağını savunuyorlar, izni çıkan iki aşının da ilk defa kullanılan bir yöntem ile üretildiğini hatırlatan bir diğer araştırmacı grubu ise bunun risk içerdiğini öne sürüyor. Avrupa ilaç ajansı da arayı fazla açmamaktan yana, zira böyle bir durumda tekrar bir izin sürecine ihtiyaç duyulabileceğini hatırlatıyor. Ayrıca tek doz aşı vurulan kişinin, kendisinin korunacağı ancak başkalarına bulaştırma riskinin devam edeceğine de dikkat çekiliyor. Dünden beridir de şu tartışılıyor; İlk doz BioNTech aşısı vurulmuşsa, ikinci doz Moderna aşısı olabilir mi? Bu konuda da bilim insanları ikiye bölündüler. Bir başka tartışma konusu da virüsün mutasyona uğramış olması ve aşının etkisinin azalmasına duyulan şüphe.
Avrupa’da halk bir de aşının yeterince hızlı yapılmamasından şikayetçi. Örnek olarak bu konuda neredeyse ışık hızıyla çalışan İsrail ve Suudi Arabistan gösteriliyor. Almanya mesela aşı merkezlerini erkenden kurdu ama şimdilik, yaşlı bakım evlerinde kalanlar, çalışanlar ve 80 yaşın üzerindekilere, yanlarına giderek aşı yapılıyor. Dolayısı ile bazı aşı merkezleri şimdilik kullanılmıyor. Aşı tartışmaları öyle büyüdü ki Almanya’da, Başbakan Angela Merkel Rusya Devlet Başkanı Putin ile aşı pazarlığı bile yaptı. Tabii bütün bunlara, hayatı kısıtlanan ve her gün yakınlarını kaybeden Avrupa vatandaşlarının paniğini de eklemek gerekiyor.
Avrupa paylaşım kavgası yaparken, aşıya neredeyse hiç ulaşamayacak ülkeler var dünyada. Yoksul ülkelerde yaşayan her 10 kişiden sadece birinin 2021’de aşıya erişimi olacağı hesap ediliyor. Bu noktada sınır tanımayan doktorların önerisi önem kazanıyor. Sınır tanımayan doktorlar, bu sefer bir istisna yapılmasını ve aşının patent hakkının serbest bırakılmasını istiyorlar. Bazı az gelişmiş ülkelerin de talebi bu yönde. Örneğin Hindistan’da mRNA yöntemi kullanılarak aşı üretme imkanı bile var. Böylece salgın gibi acil durumlarda aşı ve ilaç tedariği özel sektörün insafına terk edilmemiş olacak.